
Neyin doğru olup neyin yanlış olmadığına karar vermek bana artık alçak gönüllülük yoksunluğuymuş gibi geliyor.
"Enantiodromia", Jung'un Yunan filozof Heraklitos'tan ödünç aldığı kavram. Kısaca "Zaman içerisinde, bilinçsiz zıddın açığa çıkması" olarak degerlendirir. "Her varlık kendi içerisinde zıddını barındırır ve bunları bir arada taşıyabilen bütündür." der Jung. Bilinçli yaşamımda sürekli tek taraflı bir eğilim içerisindeysem yani tek yönlü yaşamaya meylettiğim her an, meylettiğim yönün tersindeki unsur "ben burdayım, beni hatırla" dercesine açığa çıkar. "Beni hatırla!" diyen de kendimizden başkası değildir. Çünkü tek bir yönden ibaret değiliz ve tek yönlü yaşamak kendi bütünlüğümüzü görmezden gelmek demektir. Sadece bilinçli hayatım yok, bilinçsiz hayatım da var. Sadece ışık değilim, gölgem de var; sadece iyi yanlarım yok kötü yanlarım da var. İyilik peşinde koştuğum her an kötüyü doğuruyorum; şiddetsizliğin peşine düştüğüm her an şiddeti yaratıyorum. "Melek gibi bir insan" olmak tek yanlı bir tutumdur. Hayatımızın neresinde tek yanlı tutum sergilediğimizi gözlemleyemediğimizde bizi dengelemeye çalışan "zıt çift" gümbür gümbür gelmektedir. Bu kendi hayatımızda ya da dışarıdaki bir olay suretiyle (kazalar, ölümler, savaşlar, aşk..vs) kendini gösterecektir. Keza doğa, dikkatimizi merkezimizden başka yöne yönlendirdiğimiz her an, onun tam zıddına ağırlığı koyarak bizi bilinçli çabamızla bulamadığımız denge halimize yani merkezimize getirmeye çalışmaktadır.
Bir şeyin varlığı ancak tersinin varlığının mümkün olmaması ile mümküdür. Yani bir durumun + olması için aslinda - olmaması gerekirir. Yani her şey birbirine bağlı ve bir bütün. Tıpkı evren ve evrenin varlığını sorgulamak gibi.
Misal;
-Travma- denen şey de tam olarak; gerçekleşmiş fanteziden doğar. İnsan hayattan kacmak için kafada kurdugu fantezilere sığınır, kazara gerceklestiği durumda: ki bunu aslında istemez; travma ortaya cıkar.
Comentários